Nasıl iş İngilizcesi konuşursun?
Konuyla ilgili ücretsiz PDF dosyasını indirmek için buraya tıklaman yeterli. 🙂
İşyerindesin. Bir mail alıyorsun veya bir görüşmeye giriyorsun ve o da ne? Sanki herkes aralarında anlaşmış gibi daha farklı bir İngilizceyle konuşuyorlar.
Hatta “Benim bildiğim İngilizce ile iş ortamındaki İngilizce niye bu kadar farklı olabiliyor?” diye düşünmüş bile olabilirsin.
Bunun sebebi, iş ortamında genelde answer, give veya take gibi kelimeler yerine daha farklı, daha üst düzey ve resmi kelimelerin kullanılması.
Ve tek yapman gereken şey, zaten bildiğin bu kelimeleri iş ortamında kullanılan kelimelerle değiştirmek.
Bu yazıda da onu yapmayı öğreneceksin.
İngilizce konuşurken sıkça kullandığımız kelimeler var. Eğer iş yazışmalarında ve iş ortamında daha profesyonel ve İngilizceye hakim olduğunu göstermek istersen de yapabileceğin en etkili ve hızlı değişimlerden biri, normalde kullandığında genel İngilizce kelimelerin yerine onlara karşılık gelen daha ileri düzey kelimeleri tercih etmek olacaktır.
Mesela şu kelimelere bakalım :
almak | vermek | istemek | hakkında |
İş ortamında sürekli yaptığımız eylemler ve kullandığımız kelimeler.
Mesela almak. Mail alırsın, dosya alırsın, uyarı alırsın. Bu durumlarda sıkça get veya take kullanmış olabilirsin. Mesela şu cümleleri kurabilirsin :
- Bir e-posta aldım.
- I got an email.
- Sam bir paket aldı.
- Sam took a package.
Ama…
Bu cümleleri iş ortmaında veya iş yazışmalarında “iş İngilizcesi” kullanarak söylemek istersen tek yapman gereken şey get yerine “receive” kelimesini kullanmak. Bu kelime “edinmek anlamında almak” anlamına gelir.
get | receive | edinmek (almak) |
“I got an email” değil “I received an email”.
“Sam took a package” değil “Sam received a package”.
Bu şekilde zaten bildiğin temel bir kelimeyi business English alternatifi ile değiştirdiğinde, bir anda kurduğun cümleler daha resmi ve üst düzey oldu.
Aynı durum vermek yani “give” için de var. Bu da çok sık kullanılan bir kelime.
Mesela “Can you give me the copy of the reports” yani “Bana raporların bir kopyasını verebilir misin?” diyebilirsin.
veya “Ona listeyi verdim” cümlesini “I gave him the list” şeklinde söyleyebilirsin.
Ama iş ortamında bunun gibi cümleleri kurmanın daha iyi bir yolu var. Give yerine “provide someone with something” kalıbını kullanman yeterli.
give | provide | birine bir şey vermek |
- Can you provide me with the copy of the reports.
- I provided him with the list.
Kalıp “to provide someone with something” şeklinde. Someone bu cümlelerde “me” ve “him”, something ise “the copy of the reports” ve “the list”.
Peki istemek?
Bunun için normalde “want” kullanabiliriz. Ancak iş İngilizcesi konuşurken “want” yerine “request” tercih edebilirsin.
want | request | istemek |
Mesela,
“I want to make an appointment” yani “Bir randevu ayarlamak istiyorum” yerine “I request to make an appointment” diyebilirsin.
Veya “My boss wants the marketing report” yani “Patronum pazarlama raporunu istiyor” yerine “My boss is requesting the marketing report” diyebilirsin.
Hatta “Bir şey isteyebilir miyim?” derken bile “Can I request something?” diyebilirsin.
Ya talep ettiğin şeyi söylemen gerekirse?
Birine bir dosya gönderirken veya bir bilgi verirken sıkça neyden bahsettiğini belirtmen gerekecek.
Normalde bir konu “hakkında” konuşurken veya “abc ile ilgili” derken “about” kelimesi kullanılır.
Ancak iş ortamında bunun yerine “regarding” kelimesi kullanılır. Bu, herhalde iş yazışmalarında en çok karşılaşacağın kelimelerden biri.
about | regarding | hakkında |
Mesela,
“Satış raporundaki bir rakamla ilgili yazıyorum” demek istediğini düşünelim.
“I am writing about a number in the sales report” diyebilirsin. Ancak bunu “regarding” kullanarak yazarsan, çok daha profesyonel bir dil kullanmış olursun.
Bu durumda “I am writing regarding a number in the sales report” demen yeterli.
katılmak | bilgilendirme | açıklamak |
Şimdi katılmak, bilgilendirmek ve bir şeyi açıklamak isterken kullanabileceğin iş İngilizcesi kelimelerine bakalım.
Normalde konuşurken “katılmak” anlamını come veya join fiiliyle veririz.
Mesela “Toplantıya katıldım” derken “I joined the meeting” veya “I came to the meeting” diyebilirsin.
Fakat bunun yerine kullanabileceğin daha resmi bir kelime var. Attend.
come/join | attend | katılmak |
“I attended the meeting – Toplantıya katıldım”
- Will you attend the conference next week?
- Gelecek hafta konferansa katılacak mısın?
- I will attend the business event next week.
- Gelecek hafta iş etkinliğine katılacağım.
Peki, birine bir şey söylemek istediğinde veya haber vermek istediğinde nasıl daha profesyonel olabilirsin?
Mesela patronuna “I want to tell you something about our upcoming product launch” yani “Bir yaklaşmakta olan ürün lansmanı hakkında size bir şey söylemek istiyorum” demek istediğini düşünelim. Bu cümleyi nasıl daha profesyonel yapabilirsin?
Aslında bu cümlede gözüne hemen bir şey çarpmalı. About kullandık. Her şeyden önce bu kelimeyi çıkarıp yerine “regarding” diyebiliriz.
“I want to tell you something regarding our upcoming product launch.”
İkinci yapabileceğin şey “to tell something” yerine “bilgilendirmek” yani “to inform” fiilini kullanmak.
tell | inform | bilgilendirmek |
“I want to inform you regarding our upcoming product launch.”
Burada bir tüyo vermek istiyorum. Yine bu anlamı verebileceğin harika bir kalıp var ve o kalıbı kullanarak da bunun gibi cümleler kurabilirsin.
to fill someone in on something |
Bu kalıp birini bir konu ile ilgili doldurmak gibi bir anlama geliyor.
Yani, kişide bir bilgi eksikliği var, ve sen o bilgi eksikliğini fill ediyorsun yani dolduruyorsun.
Az önceki cümleyi alalım. Someone ve something kısımlarınını yukarıdaki cümleden alıp bu kalıba uydurarak cümleyi nasıl kurardın?
- I want to fill you in on our upcoming product launch.
- Seni yaklaşmakta olan ürün lansmanımızla ilgili bilgilendirmek istiyorum.
Bazen bir şey hakkında açıklama yapmak istersin ve bunun için genel İngilizcede “tell about” kullanılabiliyor. Mesela,
- I want to tell you about the error that happened.
- Yaşanan hata ile ilgili sana bir şeyler söylemek istiyorum.
Bu cümleyi business English olarak söylemek istiyorsan, tell about yerine “explain” yani “açıklamak” fiilini kullanman yeterli.
tell about | explain | açıklamak |
- I want to explain the error that happened.
- Yaşanan hatayı açıklamak istiyorum.
Harika, şimdi iş ortamında her zaman yapman gereken 2 şeye bakacağız. Cevap vermek ve iletişim kurmak.
Cevap vermekle başlayalım. Bunu için en sık kullanılan fiil “to answer”.
Mesela;
- I will answer the client’s email tomorrow.
- Müşterinin e-postasına yarın cevap vereceğim.
Ancak business English için answer yerine “reply” kullandığında, cümlen bir anda daha resmi ve profesyonel olur.
answer | reply | cevap vermek |
İngilizcede bir şeye cevap verirken “reply to” kullanılır. To, bir şeye karşılık cevap verdiğini belirtir. Eğer bir şeye cevap vermiyorsan to kullanılmaz.
Az önce kurduğumuz cümlede bir e-postaya cevap verdiğimiz için “I will reply to the client’s email tomorrow” diyebilirsin.
Peki “Dün cevap verdim” cümlesini nasıl kurabilirsin?
Bunun için de “I replied yesterday” demen yeterli. To kullanmadık çünkü bir şeye cevap vermiyorsun. Sadece, cevap veriyorsun.
Peki biriyle iletişime geçeceğini veya birinin seninle iletişime geçmesi için ne yapabilirsin?
Bunun için normalde “talk” veya “get in touch” kullanıyor olabilirsin. Elbette bunda bir sorun yok.
Mesela “I will talk to you tomorrow morning”, yani “Yarın sabah seninle konuşacağım” diyebilirsin
Ama bunun yerine özellikle iş hayatında sıkça kullanılan bir fiil var. “to contact” Bu fiil “iletişime geçmek” anlamına gelir.
talk/get in touch | contact | iletişime geçmek |
- I will contact you tomorrow morning.
- Seninle yarın sabah iletişime geçeceğim.
- They will contact us when the plane lands.
- Uçak indiriğinde bizimle iletişime geçecekler.
Şimdi biriyle bir konu hakkında konuştuğunda veya bir şeyle ilgili görüşmek istediğinde kullanabileceğin iş İngilizce kelimelerine bakalım.
Günlük hayatta bunun için “talk about” kullanıyor olabilirsin.
- I need to talk to you about the report.
- Rapor hakkında seninle konuşmam lazım.
Ama bunu daha resmi bir dille söylemek istediğinde talk about yerine “discuss” fiilini kullanman yeterli.
talk about | discuss | konuşmak/görüşmek |
Bunun için “I need to discuss the sales report with you” veya “We need to discuss the sales report” diyebilirsin.
Sırada, özellikle müşterilerle iletişimde olduğunda veya müşteri destek yapıldığında gerekli olan kelimeler var. Bu durumlarda bir şeyi çözmen gerekebilir, özür dilemen gerekebilir veya bir şeyi daha detaylı açıklaman gerekebilir.
Bir sorunu çözerken sıkça “fix” yani “tamir etmek/çözmek” fiili kullanılır. Özellikle iş ortamında bir sorun çözüldüğünde, bu “solve” fiiliyle belirtilir.
fix | solve | çözmek |
Mesela “We fixed yesterday’s issue” yani “Dünkü sorunu çözdük” derken fix yerine “solve” fiilini kullanabilirsin :
- We solved yesterday’s issue.
- Dünkü sorunu çözdük.
- I will solve the customer’s issue right away.
- Müşterinin sorununu hemen çözeceğim demek.
Bazen iş ortamında özür dilemen gerekebilir. Her şey istediğin gibi gitmeyebilir sonuçta.
Günlük hayatta “I’m sorry” gibi kalıplar kullansak da iş ortamında genelde “apologize” kelimesi kullanılır.
to be sorry | to apologize | özür dilemek |
Mesela “Özür dilerim” demek istersen “I’m sorry” yerine “I apologize” diyebilirsin. Bu iş ortamında özür dilerken kullanılan bir ifade.
Veya “Hatası için özür diledi” cümlesini “He apologized for his mistake” şeklinde belirtebilirsin.
Peki ya yaşanan bir duruma açıklık getirmek istersen veya daha da açıklamak istersen?
Mesela “I’d like to explain the problem more” yani “Problemi biraz daha fazla açıklamak isterim” demek isteyebilirsin. Burada explain more yerine “elaborate on” kullanarak cümleni “business English” cümlesi haline getirebilirsin.
explain more | elaborate on | daha fazla açıklamak |
Eğer bir konu üzerine açıklık getirmek istersen “elaborate on” kullanılır. Eğer sadece “daha fazla açıklamak isterim” gibi bir cümle kurmak istersen de on kullanmadan “elaborate” kelimesini kulanabilirsin.
- I’d like to elaborate on the problem more.
- Problemi biraz daha açıklamak isterim.
- Can you elaborate?
- Biraz daha açıklar mısın?
Harika. Bazen iş ortamında bir şeye ihtiyacın olur. Mesela bir şifreye ihtiyacın olabilir veya benim gibiysen, kahveye…
Bunun için “He needs the password” veya “I need coffee” diyebilirsin.
Ancak iş ortamında bunun için sürekli kullanılan bir kelime var. Require. Bu fiil “ihtiyaç duymak” anlamına gelen bir fiil.
need | require | ihtiyaç duymak |
- He requires the password.
- I require coffee.
Peki ya bir şeyi sağlaman veya bir şeyden emin olman gerekirse? Mesela “Maskenin iyi bir şekilde takılı olduğundan emin olmak” veya “Maskenin doğru takılmasını sağlamak” gibi. Ya da belki güvenlik sağlamak istiyorsun.
Bu durumda “to make sure” kullanabilirsin.
Mesela “Make sure everything is secure” cümlesi “Her şeyin güvenli olduğundan emin ol” demek.
Veya “I made sure the mask was on properly” yani “Maskenin doğru bir şekilde takıldığndan emin oldum” gibi.
Burada “make sure” yerine “ensure” yani “sağlamak/olmasını sağlamak” fiilini kullanabilirsin.
make sure | ensure | olmasını sağlamak |
- Ensure everything is secure.
- Her şeyin güvenli olduğundan emin ol.
- I ensured the mask was on properly.
- Maskenin doğru bir şekilde takıldığından emin oldum.
Bazen bir şeyi tahmin etmen gerekir. Mesela bir şeyin ne kadar süre alacağını veya kaça mal olacağını.
Günlük hayatta bunun için “guess” yani “tahmin etmek” fiilini kullanmak yerine, iş ortamında neredeyse her seferinde “to estimate” fiili veya “estimate” yani “tahmin” ismi kullanılır.
guess | estimate | tahmin/tahmin etmek |
Örneğin, “Please give me a guess as to how much this project will cost” yani “Lütfen bu projenin kaça mal olacağına yönelik bir tahmin verin” yerine “Please give me an estimate as to how much this project will cost” diyebiliriz.
Veya “Can you estimate the time this project will take?” yani “Bu projenin ne kadar süreceğini tahmin edebilir misin?” diyebilirsin.
Peki ya bir şeyi ayırtman gerekirse? Mesela toplantı odası veya bir masa ayırtman gerekirse?
Bunun için iş İngilizcesinde “to reserve” yani “rezerve etmek” fiili kullanılır.
reserve | ayırtmak |
- I was able to reserve a meeting room.
- Bir toplantı odası ayırtabildim.
- We were able to reserve a conference room for the event.
- Etkinlik için bir konferans odası ayırtabildik.
Şimdi şu duruma bakalım. Birazdan önemli bir toplantın var ve hazırlanman lazım. Hazırlanman gerektiğini nasıl belirtebilirsinz?
Bir yolu “get ready” yani “hazırlanmak” kullanmak. Ama business English için kullanılan kelime “to prepare”.
get ready | prepare | hazırlanmak |
- I need to prepare for my meeting.
- Toplantım için hazırlanmam lazım.
- Did you prepare for the exam?
- Sınav için hazırlandım mı.
Şimdi araç galerisine geçelim. Bir müşteriye araba seçmesi konusunda yardımcı oluyorsun.
“Müşteriye araba seçmesi için yardımcı oldum” derken fiil olarak ne kullanırdın?
Aklına pick veya choose gelmiş olabilir. Ancak kullanabileceğin daha iyi bir kelime var. “Select”.
pick/choose | select | seçmek |
Mesela;
- The customer selected a colour.
- Müşteri bir renk seçti.
- We selected a theme for the discussion.
- Tartışma/konuşma için bir tema seçtik.
harika bir video ‘ydu. tesekkur ederiz.
Çok faydalı bir video oldu benim için… kaynak paylaşımı için teşekkürler 🙂
kursunuz bir daha başlayacak mı ya da özel ders veriyor musunuz hocam ?