ZAMANIN ve MOTİVASYONUN olmasa da İngilizce öğrenmenin 3 yolu

İngilizce öğrenirken, sahip olabileceğin belki de en iyi şeylerden biri motivasyon. Bunu zaten biliyoruz. İngilizcede kalıcı bir şekilde ilerlemek için, uzun bir süre boyunca İngilizce ile içe içe olmalısın. Ve bunu düzenli bir şekilde yapmalısın.

Kısaca İngilizce öğrenmeyi ve İngilizce ile iç içe olmayı bir huy haline getirmelisin. Bunun için de motivasyon gerekli. Öyle değil mi?

Tam olarak değil. Aslında çoğumuzun yaptığı şey motivasyona güvenmek. Sabah uyandığımızda gün içerisinde İngilizce çalışmamız gerektiğini biliyoruz ve motive olduğumuzda çalışacağımızı düşünüyoruz. 

Ama böyle bir planda ters gidebilecek çok şey oluyor. Çoğu zaman motive olmuyoruz. Motive olduğumuz zamanların bazıları da çalışmak için uygun bir zaman olmuyor. Çalışmak için zaman bulduğumuzda da, o anda motive olmayabiliyoruz.

Sonuç olarak da bazen çalışıyoruz, çoğu zaman çalışmıyoruz ve bu zamanla ilerlememizi kötü yönde etkilediği için çalışmayı tamamen bırakıyoruz. İçimizdeki his de bize “Çalışmak için yeterli zamanımızın olmadığını” söylüyor ve böylece İngilizce defterini kapatıyoruz.

Ama böyle olmak zorunda değil. Bu döngüden çıkmak zor değil ve bunu küçük değişikliklerle yapabilirsin. İşin sırrı da motivasyona güvenmek yerine netliğe güvenmek.

Dediğim gibi, İngilizce öğrenirken motivasyon çok önemli. Sorun motivasyona aşırı derecede güvenip netliği umursamadığın zaman ortaya çıkmaya başlıyor.

Böyle durumlarda kendini sürekli motive olmayı beklerken buluyorsun. Motive olduğunda da, birkaç gün sonra motivasyonunu tamamen kaybedebiliyorsun.

Bu ilerlemene ciddi  şekilde zarar veriyor çünkü İngilizce öğrenmek kilo vermeye benziyor. Huylarını değiştirip uzun vadeli bir şekilde doğru adımları atman gerekiyor. İki gün çok iyi diyet yapıp sonra iki gün hamburger üstüne hamburger yiyerek zayıflayamıyorsun.

Benzer bir durum İngilizce için de geçerli. Uzun bir müddet boyunca sürekli aynı adımları atman gerekiyor.

O yüzden, motivasyona daha az güvenip net olmayı düşünmelisin. Bunu yapmanın en kolay yolu da, motive olmayı beklemek yerine ne yapacağını önceden belirlemek. İlk tüyo da bunun üzerine.

Eğer kalktığın gün hangi boşluklarda ve durumlarda İngilizce çalışacağını önceden belirlersen, motivasyona o kadar ihtiyacın olmadığını göreceksin.

Diyelim uyandın. “Acaba bugün İngilizce çalışmaya motive olacak mıyım?” diye düşünmek veya günü akışına bırakmak yerine gününü iyice düşün.

Diyelim 1 saatlik bir öğle aran var. Genelde 20 dakikada yemek yiyorsun ve daha sonra öğle arasının bitmesini bekliyorsun. Bu süre içerisinde yeni öğrendiğin kelimeleri 20-25 dakika boyunca tekrar edebilirsin. Hemen kendine kendine net bir plan yap. “Bugün öğle arasında yemeğimi yedikten sonra ve öğle arası bitmeden önce yeni öğrendiğim kelimeleri tekrar edeceğim.”

Sonra biraz daha düşünüyorsun ve akşam da 45 dakika boyunca otobüsle eve geldiğini görüyorsun. Bu süreyi de dinleme veya okuma yaparak değerlendirebilirsin. Hemen kendini kendine “Akşam otobüsle eve giderken en az 10 dakika dinleme yapacağım” diye bir plan yapıyorsun.

Bu şekilde günün hangi kısımlarında ve hangi aralıklarda çalışacağına net bir şekilde karar verdiğinde motivasyon ve ilham için beklemen gerekmediğini göreceksin. 

Eğer sadece motive olduğunda çalışmaya karar verirsen, ters gidebilecek çok şey oluyor. Ya motive olduğun anda zaman uygun olmuyor ve işlerin oluyor ya da zamanın olduğunda motive olmuyorsun. Bu da çalışma isteğini azaltıyor ve yavaş yavaş çalışmayı tamamen bırakıyorsun.

O yüzden sadece motivasyona değil netliğe da güven ve gününü planla. Bunu yapmak, zaman problemi yaşamanı önleyecek ve çalışma isteğini arttıracak.

Evet, bu ilk strateji. Sadece motivasyona güvenmek yerine hem motivasyona hem de net olmaya önem vermek. 

İngilizce öğrenmeyi bir huy haline getirmen lazım. Her gün istediğin kadar çalışamayabilirsin veya istediğinden az çalışabilirsin. Bu önemli değil ve bunlar olacak. Önemli olan İngilizceyi hayatına dahil etmeyi düzenli bir huy haline getirmek.

Küçük adımlar atsan bile, bunu her gün yaptığında uzun vadede hiç tahmin  etmeyeceğin şekilde yol alabiliyorsun. Bunun gücünü sakın küçümseme!

İkinci değinmek istediğim nokta sürtünme. Sürtünmeden kastım, karşına çıkacak engeller. Bu engeller senden kaynaklanmayabilir. Mesela öğle aranda acil yapman gereken bir şey çıkabilir ve planladığın gibi çalışamayabilirsin. Önemli değil, hemen yeni bir plan yapabilirsin.

Ancak bazen bu sürtünmeyi kendin de oluşturabilirsin ve buna dikkat etmen lazım. Ne demek istiyorum.

Mesela kendine bir çalışma hedefi koyarken ister istemez sürtünme oluşturabilirsin. Bunu maalesef geçmişte ben çok yaşadım ve bugün de yaşandığını çok görüyorum.

Kendimize bir anda bizi hedefimize ulaştıracak bir çalışma saati belirliyoruz. 

Mesela “Günde 2 saat İngilizce çalışacağım” veya “Her gün 5 kilometre koşu yapacağım” gibi hedefler koyuyoruz.

Bunu yaptığımız anda ilginç bir şey oluyor. Bu koyduğumuz minimum hedefi vurmazsak, başarısızlık hissediyoruz. Diyelim 2 saat çalışma hedefini tam vuramadın ve 1.5 saat İngilizce çalışabildin. Başarısız mısın? Hayır. 1.5 saat İngilizce çalışmak harika bir şey. Ama hedefin 2 saat olduğu için, sen kendini başarısız ve hedefini vuramamış hissedebilirsin.

Bu tuzağa her gün hepimiz düşüyoruz çünkü farkında olmadan bunu yaşamak çok kolay.

Günde 20 sayfa kitap okuma hedefi koyuyoruz. Ama bir sebepten o gün 10 sayfa okuyabileceğimizi görüyoruz. 20 sayfalık hedefimiz olduğu için de hiç okumuyoruz. Bunu yeterince yaşarsak da okuma hedefimizi de rafa kaldırıp “zamansızlık” diyoruz. Halbuki günde 10 sayfa kitap okumak hiç okumamaktan çok daha iyi.

Ya da zayıflamaya karar veriyoruz ve her gün 40 dakika koşu yapma hedefi koyuyoruz. Sonra gün içinde sadece 25 dakika kesintisiz koşu yapabileceğimizi görüyoruz. 25 dakika, koyduğumuz 40 dakika hedeften düşük olduğu için o gün hiç koşmuyoruz. Yine bunu üst üste yaşadığımızda koşmayı tamamen bırakıyoruz. Halbuki 25 dakika koşu yapmak da çok faydalı.

Veya kendimize 2 saat İngilizce çalışma hedefi koyuyoruz. Sonra o gün sadece 1 saat çalışabileceğimizi görüyoruz. Bu yüzden de hiç çalışmıyoruz. Halbuki günde 1 saat İngilizce çalışmak harika bir şey. 

Demek istediğim şey şu: Başarmak istediğin şeye seni ulaştıracak aktiviteleri bir “huy” haline getirmek en önemli şey. Bir sistem oluşturmalısın. Bugün 20 adım atarsın yarın 5 adım atabilirsin. Önemli olan her gün adım atmak. Bugün 20 adım atamayacağım diye düşünüp 0 adım atmak en tehlikelisi. Çünkü bu bir huy oluşturmanı engelliyor.

O yüzden her gününü iyi incele. Kendi kendine sürtünme oluşturmadığından emin ol ve huy oluşturmaya odaklan. Bunun için büyük hedefler yerine minimum hedefler koymayı deneyebilirsin.

Mesela günde iki saat çalışacağım diye düşünmek yerine günde en az 10 dakika çalışacağım de. Daha fazla çalışırsan harika. Ama çalışamazsan da önemli değil. Yine de bir adım atıyorsun. Kısaca, sürtünmeyi azaltıyorsun. Çoğu zaman 10 dakikadan çok daha fazla çalışabileceğini göreceksin. Özellikle ilk verdiğim tüyoyu kullanırsan.

Üçüncü ve son değinmek istediğim nokta ise yaptığın çalışmadan kendine bir ödül çıkartmak. Bu çok güçlü bir strateji.

İngilizce öğrenmek veya zayıflamak gibi hedefler uzun bir süre boyunca aynı huyları tekrar etmeyi gerektiriyor.

Böyle olunca da bazen yaptığın çalışmaların ödüllerini hemen alamıyormuş gibi hissedebiliyorsun. Bu da çalışma isteğini zamanla azaltabiliyor. Ancak burada da kullanabileceğin güzel bir hile var. Hile diyorum çünkü yaptığın çalışmaların sonucundan değil, başka bir kaynaktan kendini ödüllendirmiş oluyorsun. Açıklayayım.

Hepimizin her gün yapmayı sevdiği şeyler var. Bu, sevdiğin bir diziyi izlemek olabilir, arkadaşlarınla sohbet etmek olabilir, halı saha maçına gitmek olabilir ya da bilgisayar oyunu oynamak olabilir.

Senin için bu aktivite neyse, o aktiviteyi yapmanın bir ön şartı olarak İngilizce çalışmayı koy. Mesela her akşam hoşlandığın dizilerden birini mi izliyorsun? Bunun bir ön şartı olarak İngilizce çalışabilirsin.

Bunu yaptığında 2 önemli şey oluyor. Öncelikle, yapmayı sevdiğin bu aktivite zaten her gün düzenli olarak yaptığın bir şey. Dolayısıyla bu aktivite sayesinde otomatik olarak her gün İngilizce çalışmış olacaksın.

İkincisi, ön şartı yani İngilizce çalışmayı tamamladığın anda yapmayı sevdiğin aktiviteyi yapmaya hak kazanıyorsun. Bu da sanki kendini ödüllendirmişsin gibi oluyor. Böylece her İngilizce çalıştıktan sonra kendini harika hissediyorsun. Bu uzun vadede inanılmaz bir fark yaratıyor.

Buna benzer bir ön şartı kendime Üniversitenin ilk yılında koymuştum. O zamanlar World of Warcraft adında bir oyuna kendimi kaptırmıştım ve oynamayı çok seviyordum.

Ama ilk senemde de yüksek bir ortalama yapmak istiyordum. O yüzden her gün gördüğüm dersleri düzenli olarak tekrar etme kararı aldım.

Ama başlarda oyun oynama isteğim ders çalışmanın önüne geçiyordu. Odama dönüyordum, yemek yiyordum, arkadaşlarımla sohbet ediyordum derken saat geç olmaya başlıyordu. Hiç oyun oynayamayacağım diye de ders çalışmayı atlayıp oyuna geçiyordum.

Sonra bu bahsettiğim yöntemi uygulamaya başladım. Oyun oynamanın bir ön şartı olarak en o gün gördüğüm derslerin tekrarını yapmaya karar verdim.

Bunun çok ilginç bir etkisi oldu. Oyun oynamaya maksimum zamanımın kalması için ders biter bitmez odama koşuyordum. Hemen bir şeyler atıştırıp ders çalışmaya başlıyordum.

Çalışmam bitince de oyuna geçiyordum. Her gün oynadığım için de, dolaylı olarak her gün derslerimi tekrar ediyordum. 

Sonuç olarak da hiç ders çalışıyormuşum gibi hissetmeden ve tüm sene oyun oynayarak 3.40’ın üzerinde bir ortalama yaptım. Hepsi de bu küçük hile sayesinde.

O yüzden, motivasyona çok fazla güvenmek yerine bu üç tüyoyu mutlaka kullan.

1) Gününü önceden belirle ve hangi zaman aralıklarında ne kadar çalışacağını kendi kendine söyle.

2) Sürtünmeyi olabildiğince azalt ve çalışamadığın bir gün olursa niye çalışamadığını iyi analize et. Kendi kendine oluşturduğun engeller varsa, bunları ortadan kaldır.

3) Her gün yapmayı sevdiğin bir aktivitenin ön şartı olarak İngilizce çalışmayı koy. İngilizce çalıştıktan sonra da sevdiğin bu aktiviteyi yapmakta özgürsün.

Evet, bu yazının sonuna geldik. Artık sadece motivasyona güvenmek yerine İngilizceyi sistemli bir şekilde hayatına katabileceğin stratejilere sahipsin. 🙂

 

2 Yorum Kendi yorumunu ekle

  1. Merhaba hocam ben ekonomi lisans mezunuyum şuan bir gümrük firmasında çalışiyorum ingilizcem olmadiğı için şirketlerin uluslarasi pazarlama ve satiş departmanlarinda calisamiyorum okulumu tam ortalamayala bitirdim ingilizce benim için cok buyük bir engel sizin videolarinizi youtubeden gordüm peki sıfırdan oldugum icin nerden başlamaliyim kursa gidecek bütcem de yok teşekkürler şimdiden

Yorum Bırak