Konuşma Korkusunu Azaltmak İçin Mutlaka Yapman Gereken Alıştırmalar

( PART 2 )

Bu e-postada “konuşma korkunu yenme” serisine ikinci kısımla birlikte devam ediyoruz.

Bir önceki e-postamda ( Konuşma Korkusunu yenmek – Part 1 ) “Comfort Zone” kavramı üzerinde durmuştum.

Bu kavramı anlamanın, konuşma korkunu yenmek açısından hayati bir öneme sahip olduğuna da değinmiştim.

Eğer o e-postayı almadıysan veya okuyamadıysan, senin için bunu web sayfama ekledim.

Buraya tıklayarak ilk bölümü okuyabilirsin.

Evet, konuşma korkusunun köküne inip neden böyle bir şey olduğunu ve atmamız gereken adımları öğrendikten sonra, gelelim tüyolar ve alıştırmalar kısmına.

Biriyle İngilizce konuşurken heyecanını ve stresini azaltmanın en iyi yollarından birisi hazırlıklı olmak.

Eğer konuşma anında kendini hazır hissediyorsan ve konuşmaya konsantre olamamana rağmen yine de cümlelerin ağızından otomatik olarak çıktığını görebiliyorsan, stresin bir anda azalacak ve kendini çok daha rahat hissedeceksin.

Peki kendini konuşma anına nasıl hazırlayacaksın?

Her şeyden önce, profesyonel bir futbolcu gibi düşünmeni istiyorum. Nasıl maçta tek bir frikiği gole çevirebilmek için futbolcular arka planda yüzlerce kez aynı noktadan şut çekerek çalışıyorsa, senin de aynı şekilde çalışmanı istiyorum.

Konuşmak için illa karşında birinin olmasını bekleme. Bu büyük bir hata. Eğer o an için önceden hazırlanmışsan ve kalıpları kafanda oturtmuşsan her şeyin iyi gitme ihtimali çok daha yüksek olacak.

İkincisi, İngilizce konuşurken beynin karşında birinin olup olmamasını umursamıyor.

Bu çok önemli bir nokta!

Sesli bir şekilde cümle kurduğunda, karşında kimse olmasa bile, beynin gerekli bağlantıları kuruyor ve cümleleri kalıplaştırıyor. Çünkü kalıplarla birlikte konuşabilmeye başladığında İngilizce konuşma akıcılığın bir anda artıyor ve takılmaların ciddi şekilde azalıyor.

Bu seviyeye gelmek için de yapabileceğin en iyi alıştırmalardan biri kendi kendine konuşmak.

Burada mutlaka yapman gereken 3 alıştırmadan bahsetmek istiyorum.

İlki, gününü kendi kendine anlatmak. Ama 4 farklı zamanda. Mesela kendimden çok basit bir örnek vereyim. Bugün kalktım, dişlerimi fırçaladım ve dışarı çıktım.

Göstermek amacıyla kısa tutuyorum…

Evde vaktim olduğunda boş bir odaya geçip bunu arkadaşıma anlatır gibi 4 farklı zamanda anlatacağım. Öncelikle geçmiş. I woke up, I brushed my teeth and I went outside

Sonra şimdiki zaman. I am waking up, I am brushing my teeth and I am going outside.

Sonra geniş zaman. I wake up every week, I brush my teeth and I go outside.

Son olarak gelecek zamanda. I am going to wake up, I am going to brush my teeth and I am going to go outside.

Bunu yaptıktan sonra her gün düzenli olarak özneyi değiştirerek o günü tekrar anlatman gerekiyor.

Mesela bir sonraki gün alıştırma yaparken, “I” yerine “We, they , Mustafa, he, she ” gibi özneler kullan.

Böylece değişik öznelerle birlikte oluşan değişimleri de düzenli olarak çalışmış olacaksın.

Bu egzersizi düzenli olarak yaptığında 4 farklı şey oluyor.

Öncelikle zamanları pekiştirmiş oluyorsun. Zamanlar tüm cümlelerinde olması gereken bir alt yapı ve bu kuralları düşünmeden konuşmak akıcı İngilizcenin ilk adımı. Konuşma esnasında bu kuralları düşünecek lüksün yok. Bu alıştırmayla bunun pratiğini yapmış oluyorsun.

İkincisi, fiillerin farklı zamanlardaki halini düzenli olarak pekiştirmiş oluyorsun. Give fiili gave oluyor, take geçmiş zamanda took oluyor v.b. Bunlar kafanda oturacak ve konuşurken kullandığın zamana göre aklına otomatik olarak gelmeye başlayacak.

Üçüncüsü, bilmediğin çok önemli kelimeleri keşfetmene yardımcı oluyor. Belki ben burada “brush” kelimesinin ne olduğunu bilmiyordum. Ama artık öğrenebilirim ve konuşmama katabilirim. Bu egzersizi yaparken keşfedeceğin her kelime senin için önemli ve mutlaka bilmen gereken bir kelime olacak. Bunlar listelerden çalışıp öğreneceğin kelimelerden çok daha değerli.

Son olarak, sürekli olarak kurduğun cümleler kafanda kalıplaşmaya başlayacak.

Bundan kastım şu, biz Türkçe konuşurken cümleleri nasıl kurduğumuzu hiç düşünmüyoruz.

Düşünce kafamıza geldiği gibi konuşuyoruz. Çünkü standart olan ve herkesin kullandığı kalıplar kafamızda iyi bir şekilde oturmuş.

Mesela “Yarın …. ya gideceğim.”

Yarın bir yere gideceksen, standart olarak kullanılan kalıplardan biri bu. Sadece nereye gideceğini düşünmen ve boşluğa yapıştırma yeterli.

Yarın okula gideceğim… yarın işe gideceğim… yarın Cenk’in evine gideceğim..

Eğer burada gelecek zamanın nasıl olduğunu düşünmeye başlarsan, işte o noktada yavaşlıyorsun. O yüzden standart ve sık kullanılan cümle kalıplarını kafanda oturtman çok önemli.

Mesela,

I am going to go to ….

Karşındaki kişiye bir yere gideceğini söylerken, “I am going to go to” kısmını düşünmene gerek yok. Bunu bir kelime gibi düşünebilirsin. Çünkü hiç değişmiyor.

I am going to go to school… I am going go to go to your house… I am going to go to the bathroom…I am going to go to the conference…I am going to go to the concert…

Kendi kendine konuşma egzersizi yaptığında bu önemli kalıpları kafanda oturtmaya başlıyorsun.

Bu, her gün yapman gereken ilk alıştırma. İkinci alıştırma ise bunun biraz farklı bir çeşidi.

Konu bazlı çalışmak.

İlk alıştırmayı yaptıktan sonra İngilizcen belli bir seviyeye gelmeye başlayacak. Fakat yine de bazı konularda sıkıntı yaşadığını hissedebilirsin.

Mesela yol tarifi veya pazarlık yapmak gibi konularda sıkıntı yaşıyor olabilirsin.

Bu alıştırma da bu sıkıntıyı sistematik olarak çözmene yardımcı olacak.

Yine ilk alıştırmaya benzer şekilde kendi kendine konuşarak alıştırma yapacağız.

Öncelikle eksik olduğunu hissettiğin konuyla ilgili gerekli kalıpları öğren. Diyelim yol tarifi konusunda eksiksin.

Bununla ilgili “go straight, keep going straight for 200 meters, you will see it on your left/right” gibi kalıpları öğren.

Daha sonra kendine bildiğin bir noktayı sor ve bulunduğun konumdan oraya nasıl gidebileceğini tarif et.

“Excuse me, how can I go to the supermarket from here?”

Daha sonra bu yolu doğru bir şekilde tarif et.

“Go straight for 200 meters, turn left and follow the road. You will see it on your right.”

Bu şekilde birkaç gün çalıştığında artık yol tarifi ile ilgili bir sıkıntın kalmamaya başlayacak ve yeni bir konuya geçebilirsin =)

Yapabileceğin son alıştırma, dışarıda boş geçirdiğin vakitleri değerlendirmek üzerine.

Özellikle yolda yürürken, otobüsteyken veya bir yerde birini beklerken bu alıştırmayı yapabilirsin. Alıştırma, etrafında o anda gördüklerini kendi kendine anlatmaktan oluşuyor.

Bu, gününü kendi kendine anlatmaktan biraz daha zor bir alıştırma.

Diyelim simit satın alan yaşlı bir kadın gördün. Hemen “There is an old woman buying a bagel.” diyebilirsin.

Önemli olan nokta bunu detaylandırmak. She is taking her wallet out of the purse. She is taking 5 liras and giving it to the seller. The seller is taking some change out of his pocket and giving it to the old lady… v.b

Şimdi, bunu yaparken yine bilmediğin kelimeler olacak. Önceki alıştırmalarda olduğu gibi bunları not al.

Fakat bu, konuşup kalıpları pekiştirmemek için bir bahane olmasın. Diyelim “simit” kelimesinin “bagel” anlamına geldiğini bilmiyorsun.

Burada cümle kurmayı komple bırakmak yerine, yine cümleyi kur ama bilmediğin kelimeyi Türkçe olara söyle.

“The woman is buying a simit” gibi.

Bu çok önemli. Kalıpları ve genel cümleleri her zaman pekiştirmeye özen göster. Daha sonra “bagel” kelimesini öğrendiğinde tek yapman gereken şey, pekiştirmiş olduğun cümlede simit yerine “bagel” demek. Böylece kelime bilmesen de İngilizce konuşman yine de daha akıcı hale gelecek =)

Düzenli olarak bu alıştırmaları yaptığında, hem İngilizcenin daha akıcı hale geldiğini hem de konuşma esnasında daha az strese girdiğini fark edeceksin =)

Evet, bir etkileşimin ilk yarısı olan “konuşmak” kısmına baktık ve bu konuda kendini nasıl geliştirebileceğini artık biliyorsun.

Fakat diğer yarısı olan “dinlemek” ve ” duyduğunu anlamak” da çok önemli.Özellikle yabancıların İngilizce konuşması sana çok hızlı geliyorsa.

Bir sonraki e-postamda bu konu üzerinde detaylı olarak duracağım ve kendini geliştirmek için atman gereken adımları ve konuşma esnasında karşındaki kişinin hızlı konuşması durumunda yapabileceklerini göstereceğim.

Görüşürüz,

Burak