Hala İngilizce mi öğreniyorsun? (Bunu izlemelisin)

Ayrı ayrı gayet iyi bildiğin konuları, konuşurken birlikte kullanamadığını hissettiğin durumlar oldu mu?

Konuyla ilgili ücretsiz PDF dosyasına ulaşmak için buraya tıklayıp e-posta adresini bırakman yeterli 🙂

Mesela bir teknoloji dükkanında çalıştığını düşünelim.

Farz edelim ki bir gün “karşılaştırmalar” konusu ile birlikte bazı “sıfatlar” öğrenmeye karar verdin ve başka bir bir gün “sahiplik belirtmeyi” öğrendin.

Yabancı biri gelip sana “Bu iki telefon arasındaki fark nedir? Hangisini tercih etmeliyim?” diye sorduğunda bir anda tüm bu konuları birleştirip anlamlı cümleler kurarak  ona cevap verebilir misin?

Bazen tüm konuları öğrenmiş olmana rağmen bunu yapamıyorsun. Bu durumu daha önce yaşadıysan ne demek istediğimi biliyorsun.

Sürekli çalışıp yeni konular ve kelimeler öğreniyorsun. Boşluk doldurma testlerini yapabiliyorsun, kuralları biliyorsun ama tüm o konuları kafanda birleştirip bir türlü akıcı bir şekilde konuşamıyorsun.

Neden oluyor bu?

Bu aslında senin dil öğrenme yeteneğinle alakalı bir durum değil. Sadece insan olarak bir şeyleri iki farklı sistemde öğrenip hatırlıyoruz. Buna Dual-Process Theory deniyor.

Araba sürmeyi öğrendiğini düşünelim. İlk kez bir arabaya bindiğinde her adımı teker teker öğrenip bilinçli bir şekilde bu adımları tekrarlaman gerekir.

  • Kapıyı açıp oturup konsantre olursun.
  • Aynaları kontrol edersin.
  • Frene basarsın.
  • Arabayı çalıştırırsın.
  • Sürerken pürdikkat kesilirsin.
  • Kafan hep viteste olur.
  • Döneceğin zaman sinyal vermeyi unutmaman gerektiğini düşünürsün ve bu şekilde tüm detaylara odaklanarak devam edersin.

Fakat bir süre sonra araba sürmek artık düşünmeden yaptığın bir işlem olur. Hatasız bir şekilde araba sürerken aynı anda farklı şeyler de düşünebilmeye başlarsın.

Mesela araba sürdüğün esnada evdeki eksiklikleri düşünüp kafanda bir alışveriş listesi hazırlayarak plan yapabilirsin. İşte Dual Process Theory’deki iki sistem arasındaki fark bu.

Sistem-1 : otomatik ve düşünmeden yaptığımız eylemleri kapsarken,

Sistem-2 : yavaş, düşünerek ve hesaplayarak yaptığımız eylemleri kapsar.

Kısaca, ilk kez araba sürdüğün ve vites, direksiyon, aynalar ve yol dışında başka hiçbir şeye odaklanamadığın senaryoda  Sistem-2’yi kullanmış oluyorsun.

Arabaya alışıp hiç düşünmeden tüm hareketleri yapıp başka şeyler düşünerek arabayı sürebildiğindeyse Sistem-1’i kullanmış oluyorsun.

Konuları ve kelimeleri öğrenmene rağmen hepsini birleştirip akıcı bir şekilde cümle kuramaman, aslında bu iki sistem arasındaki farktan kaynaklanıyor.

Ya kurmaya çalıştığın cümlelerin detaylarına ve kurallarına odaklanman gerekiyor ya da anlatmaya çalıştığın şeye odaklanman gerekiyor. İkisine aynı anda odaklanma şansın yok.

Bu da ya konuşamamana, ya da çok takılarak konuşmana sebep oluyor.

Düşünsene, ilk kez araba süreceksin. Arabayı nasıl süreceğini biliyorsun ama odaklanman lazım. Ve tam o anda yan koltuğunda oturan bir kişi “Bu akşam evinde ne eksik ve hangi markete giderek bu eksikleri tamamlamak daha mantıklı olur?” diye sorsa ne yaparsın?

Muhtemelen arabayı durdurup el frenini çekip o soruyu cevapladıktan sonra tekrar işine odaklanırsın. İlk kez araba sürüyorsan hem o soruyu iyi bir şekilde değerlendirip hem de arabayı sürmen çok zor.

Peki bu durumda ne yapmalısın?

Öğrendiğin konuları Sistem-1 ile hatırlamalısın.

Yani gramer kurallarını ve kelime detaylarını düşünmeden anlamlı cümleler kurabilecek noktaya gelmelisin. Böylece asıl söylemek istediklerine odaklanma fırsatın oluyor.

Öğrendiğin konuları Sistem -2’den Sistem-1’e geçirmek için de yapabileceğin güzel bir alıştırma var. Bu alıştırma, bir beceriyi yapmaya yönelik çalışmanı sağlayarak seni özünde öğrendiklerini kullanmaya zorluyor.

Alıştırma

  1. Öncelikle bir genel tema seçmen lazım.

Genel temadan kastım Aile, Moda, Teknoloji, Hobi, Spor, Filmler gibi bir tema.

  • Temanı seçtikten sonra, bu temayla eşleşebilecek bir konuşma eylemi seçmelisin.

Konuşma eylemi dediğim şey aslında bir dilde yapman gereken fonksiyonel bir beceri. Mesela izin istemek, karşılaştırma yapmak, yardım istemek, insanları tanımlamak, bilgi istemek, zorunluluk belirtmek gibi.

Diyelim tema olarak “Teknoloji” ve konuşma eylemi olarak “Karşılaştırma yapmak” konularını seçtin.

  • Bunu yaptıktan sonra seçtiğin tema ve konuşma görevi ile bağlantılı mini bir sınav oluştur.

Örneğin yeni bir telefon almak istiyorsan, iki telefonu karşılaştırman gereken bir görev belirle. Veya televizyon ile bilgisayarı karşılaştırdığın bir görev belirle. Televizyondan mı dizi izlemek daha iyi yoksa bilgisayardan mı? Televizyona ihtiyaç var mı?

Ya da iki yazılımı veya hizmeti karşılaştırabilirsin. Belki iki farklı sosyal medya platformununu karşılaştırabilirsin. Youtube mu daha iyi Facebook mu? Neden?

Kendi ilgini çeken, bilgi sahibi olduğun ve teknoloji ile bağlantılı iki şey seç ve onları karşılaştır.

  • Görevini belirledikten sonra, o görevi yapmak için neye ihtiyacın olduğunu listele.

Belki comparatives ve superlatives konusunu hatırlaman gerektiğini düşünüyorsun. Kağıda yaz. Hangi kelimelere ihtiyacın olacak? Kağıda yaz. Seçtiğin görevi anlatırken kullanma ihtiyacı duyacağın bağlaçlar var mı? Kağıda yaz.

Bu noktada elinde hangi konuları ve kelimeleri çalışman gerektiğine dair detaylı bir plan ile birlikte, konularlı birlikte kullanmanı sağlayacak bir konuşma görevi elinde var.

Tüm kelimeleri ve konuları çalışıp öğrendikten sonra, konuşma görevini yapmaya hazır durumdasın.

Bunun için sesli cümleler kurabileceğin gibi, ses kaydı yaparak da çalışabilirsin. Ses kaydı yapmanı tavsiye ederim çünkü bu hem daha ciddi bir şekilde görevi yapmanı sağlayacak hem de ileride öğretmenlerinle bu kayıtları paylaşarak geri bildirim de isteyebilirsin ve gelişimini takip edebilirsin.

Bu, öğrendiğin konularını birleştirmek ve öğrendiklerini düşünmeden kullanabilmen için ilk tüyomdu.

Gelelim ikinci tüyoya : Dinleme yapmak

Dinleme yapmak, aslında konuşmanın aynası. İyi İngilizce konuşmaya en büyük ve pozitif katkı sağlayan alanlardan biri düzenli olarak dinleme yapmak.

Dinleme yapmaktan kastım, arka planda İngilizce konuşmaların açık olması değil. Bu daha çok “duyma“ oluyor. Dinlemeden kastım, aktif olarak bir şeyi dinleyerek onu anlamaya çalışmak.

Eğer yapmıyorsan, bu şekilde dinleme alıştırmaları yapmaya başlaman çok önemli. Bu, dizi izlemek olabilir, günlük haberleri dinlemek olabilir veya ilgi duyduğun alanlarda çeşitli içerikler de olabilir.

İçeriği dinlerken bilmediğin kelimeleri öğrenmen, yeni yapıları öğrenmen ve içeriği çalışman önemli.

Şimdi vereceğim tüyo, bu dinleme çalışmalarından maksimum fayda kazanmak üzerine.

Bir içeriği dikkatli bir şekilde dinlediğinde;

  • yutulmalarla birlikte telaffuzlara aşina olaraksın,
  • bildiğin yapıları tekrar etmiş olacaksın ve
  • yeni yapıları öğrenmiş olacaksın.

Ama bunu bir adım öteye taşıyıp dinleme alıştırmana “Sesli Düşünme” alıştırması eklediğin zaman, işte o zaman bu gerçekten güçlü bir alıştırma oluyor. Çünkü gerçek hayata oldukça yakın bir simülasyon yapmış oluyorsun;

  • Bir şeyleri dinliyorsun,
  • anlamadığın noktaları öğreniyorsun ve
  • sesli düşünerek dinlediklerine bir tepki vermiş oluyorsun.

Bir örnek üzerinden gidelim.

Mesela Friends dizisini sahnelere bölerek izlediğini düşünelim. Her sahneyi bir kere izliyorsun, sonra anlamadığın kelimeleri ve kısımları alt yazıdan takip ederek öğreniyorsun ve aynı sahneyi bu sefer anlayarak tekrar izliyorsun diyelim.

Bunu yapıp sıradaki sahneye geçmeden önce sesli düşünme alıştırması yaparak sahnede olanları arkadaşına anlatıyormuşsun gibi özetle.

Bu hem bildiğin konuları tekrar etmek için hem de dinleme yaparken öğrendiğin kelimeleri kafana kazımak için müthiş bir alıştırma ve bunu seviyene göre uyarlayabilirsin. İlk etapta zorlanıyorsan sahneyi basit kelimelerle ve yapılarla anlatabilirsin ve dilediğin kadar basitleştirebilirsin.

Diziden bir sahneyi izlediğini düşün. Gördüklerini şu şekilde basit cümleler ile anlatabilirsin :

  • Chandler is sitting.
  • He is wearing funny slippers. They are dog slippers.
  • He asks a question to the slippers.
  • The phone rings. Joey answers the phone.
  • Chandler and Joey talk. Then, they turn on the television and they watch a TV series together.

Bu şekilde aynı anda dinleme yapabilirsin, bildiğin konuları ve kelimeleri tekrar edebilirsin ve dinlediğin içerikte öğrendiğin kelimeler varsa bu kelimeleri hemen kullanma fırsatı bulabilirsin. Bu da her şeyin aklında çok daha iyi bir şekilde kalmasını sağlayacak.

Dinlediğin içerik ne olursa olsun, arkasından bir sesli düşünme seansı yapmanı tavsiye ederim. Zamanla bunun ne kadar güçlü bir alıştırma olduğunu sen de fark edeceksin.

Bu noktada, bu alıştırmaları yapmak için yeterince kelime bilmediğini düşünmüş olabilirsin.

Ama 100 kelimeyle bile çok fazla şey anlatabileceğini biliyor muydun?

İnanmıyorsan seni Profesör Roberto Trotta ile tanıştırayım. Kendisi Astrofizik ve Astroistatistik alanlarında bir uzman.

Profesör Trotta, 2014 yılında kozmoloji alanında bir kitap yayınladı. Kitabın adı The edge of the sky: All you need to know about all-there-is.

Bu kitapta modern kozmolojideki en önemli keşifler ve en büyük bilinmezler anlatılıyor ve kitap 75 sayfa uzunluğunda.

Ama kitabın ilginç bir özelliği var. Bu kitap, sadece İngilizce’de en sık görülen 1000 kelime kullanılarak yazıldı.

Profesör trotta 75 sayfa boyunca büyük patlamadan, kara deliklerden, evrenden ve gezegenlerin oluşumu gibi kompleks konulardan bahsediyor ve bunu sadece İngilizcede en sık görülen 1000 kelimeyle yapıyor.

Burada asıl üzerinde durmak istediğim şey şu: Sandığından daha çok şey biliyorsun ve biraz yaratıcılıkla, yeterince kelime bilmediğini düşünsen bile çok fazla şey anlatabilirsin.

Hatta 1000 kelime biliyorsan astrofizik alanında 75 sayfalık bir kitap dahi yazabilirsin.

Umarım bu yazı öğrendiklerini konuşmana katabilmek ve akıcılık kazanabilmek için sana güzel fikirler vermiştir.

3 Yorum Kendi yorumunu ekle

Yorum Bırak